Endoskopi Ataşehir -

Doç. Dr. Duygu İBRİŞİM

Gastroenteroloji Uzmanı

Probiyotikler-prebiyotikler ve sindirim sistemi

Hipokrat'ın sözü: Bütün hastalıklar barsaktan başlar, barsak hasta ise diğer tüm sistemler de hastadır!

Sindirim sistemimiz daha ağızda çiğneme ile başlayan, gıdaların vücudumuza girdiği-parçalandığı- toksinlerinden arındırılarak emildiği ve böylece hem vücudun beslenme ihtiyacını karşılayan hem de zararlı pek çok toksin, allerjen ve infeksiyöz ajanın yok edildiği koruyucu bir kalkandır. Böyle güçlü bir savunma sisteminde barsaklarımızda belirli bir denge içinde yerleşik bulunan ve 'doğal barsak florası' olarak adlandırdığımız milyarlarca bakteri önemli bir rol oynar. Bu bakteriler barsağa ulaşmış kısmen sindirilmiş gıdaların daha ileri parçalanması ve sağlıklı bir emilimin sağlanmasında etkilidirler. Ayrıca hastalık yapıcı bakteriyel ajanların aşırı çoğalmasının önlenmesi, enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların engellenmesi ve toksinlerin ortadan kaldırılması ile barsak bariyer geçirgenliğinin korunması tüm vücut sistemlerinin bu olumsuz faktörlerden korunmasında yararlıdır. Sağlıksız-katkılı- hazır gıdalarla beslenme, gereksiz ve yanlış ilaç kullanımları, barsaklardaki yararlı bakteriler lehine olan dengeyi bozarak sindirim sisteminin bu koruyucu kollayıcı görevinde aksamalara neden olur.

Probiyotik ve prebiyotik nedir?

Gittikçe daha yapay beslenmenin yaygınlaştığı, hava ve çevre kirliliğinin arttığı son yıllarda sağlıklı barsak florasını koruyabilmek için bazı besin gruplarının daha özenli tüketilmesi faydalı olacaktır. Genel bir tanımlamayla bazı gıdalarda bulunan ve barsak florası için yararlı bakteriler 'probiyotikler' olarak isimlendirilir. Barsakta bu yararlı bakterilerin artmasını sağlayan ve özellikle diyetteki posada bulunan karbohidrat grubu öğeler ise 'prebiyotikler' dir.

Geleneksel mutfağımız tam bir probiyotik ve prebiyotik zenginidir. Yeter ki koruyalım!

Ev yapımı yoğurt, kefir, turşu, sirke, boza, tarhana, mayalı ekmek gibi gıdalar probiyotik bakteriler açısından zengindir. Soğan, sarımsak, pırasa, yer elması ve muz gibi lifli sebze ve meyveler, tam tahıllar ve kuru baklagiller ise güçlü prebiyotiklerdir ve barsak florası tarafından parçalandıklarında yararlı bakteriler için besin olarak kullanılarak probiyotik florayı güçlendirirler. Şimdi annenizin büyükannenizin yaptığı yemekleri düşünün! Günlük sıradan bir ev klasiğinin probiyotik ve prebiyotiklerle dopdolu olduğunu farkedeceksiniz. Bize düşen çocuklarımızı da aynı sağlıklı çeşitlilikle beslemektir.

Probiyotik ve prebiyotikler yalnızca sağlığı korumak ve idame etmek için değil, bazı hastalıklarda tedaviye yardımcı olarak da değerlidir.

Sindirim sisteminin aşırı duyarlılığı olarak tanımlayabileceğimiz irritabl barsak sendromundaki şişkinlik-gaz-hazımsızlık gibi yakınmaların kontrolünde, çölyak hastalığı, infeksiyöz barsak hastalıkları, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi inflamatuvar barsak hastalıkları, tekrarlayan vajinal mantar infeksiyonları, alerjik hastalıklar, anksiyete-depresyon gibi tablolarda da probiyotik-prebiyotk içeriği yüksek beslenmenin yararlı olduğu düşünülmektedir. Seçilmiş vakalarda gıdalarla alımın yanısıra doktor tavsiyesi ile tablet, toz, sıvı şeklinde probiyotik takviyeler de kullanılabilir.